
*Orta Asya ve Kafkasya Cumhuriyetlerinin
ve bölgede hakimiyet kurma amacındaki devletlerin dış politika stratejilerinde küresel sürecin etkileri nelerdir? *Küresel
sürecin oluşumunda etkili olan oyuncular kimlerdir? *Bölgesel hakimiyet arayışındaki devletlerin her
birinin etkinlik düzeylerinin yoğun olduğu bölgeler nereleridir? *Bölge ülkelerindeki istikrarsızlık
ortamının temel kaynağı nedir? *Bölgeye yönelik Türk dış politikasının temel araç
ve araçları neler olmuştur? *Türkiye, 'jeostratejik oyuncu' olma yolunda hangi strateji ve taktikleri takip etmelidir? Bu
sorulara yanıt arayan bir yüksek lisans tezi olarak bu çalışma, Türk dış poltikasının Türkiye
ile ''akraba'' cumhuriyetlerle olası açılım alanlarını irdelemekte, ve sonuç olarak Türkiye'nin Batı
tarafından kurgulanan bir ''Türk modeli''nden ''Kemalist model''e geçiş yönünde içsel dönüşümleri gerçekleştirmesinin,
Türkiye'yi yeryüzü ölçeğinde ''jeostratejik oyuncu'' konumuna yükseltecek biricik yol olduğunu göstermektedir.
|
|
 |

Utku Yapıcı'nın "Sovyet Sonrası Estonya ve Kazakistan'da Devlet
Merkezli Tarihyazımı Süreçlerinin Milliyetçilik Bağlamında Karşılaştırmalı Analizi"
başlıklı makalesi Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları dergisinin 2009-Aralık sayısında
yayınlandı.
Sovyet Sonrası Estonya ve Kazakistan'da Devlet Merkezli Tarihyazımı
Anlayışlarının Milliyetçilik Bağlamında Karşılaştırmalı Analizi
Özet
Küresel
süreçte tarihyazımı konusunda devlet dıışı aktörler artan oranda etkinlik kazanmaktalarsa da,
devlet, bu konuda önemini tamamen yitirmemekte, bu sayede birçok durumda kimlik inşası açısından belirleyici
olabilmektedir. Devlet merkezli tarihyazımı süreçleri ise diğer taraftan, devlete hakim olan milliyetçilik
anlayışının yurttaşlık-etnik kimlik skalasındaki konumunun saptanmasında temel göstergeler
arasındadır. Bu çalışma'da Sovyet deneyimini paylaşmış ve benzer biçimde bağımsızlığa
kavuşmuş iki devlet olan Estonya ve Kazakistan'da devlet merkezli tarihyazımı süreçleri milliyetçilik
bağlamında karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Sovyet
Sonrası Devletler, Estonya, Kazakistan, Tarihyazımı Süreçleri, Milliyetçilik
A Comparative
Analysis of State Centred History Writing Processes in Post-Soviet Estonia and Kazakhstan in the Context of Nationalism
Abstract
Although
non-governmental actors have increasingly become effective in history-writing practices during the globalization process,
the state has not completely lost its significance. Thanks to this, state is still able to determine the identity construction
processes in many cases. Furthermore, state-centred history-writing processes are among the basic indicators of state's stance
on the scale of civic-ethnic nationalism. In this study, state-centred history writing processes in Estonia and Kazakhstan
- two states that shared Soviet experience and gained independence in a similar way - are comparatively analyzed in the context
of nationalism.
Key Words: Post-Soviet States, Estonia, Kazakhstan, History-writing Processes, Nationalism
|
|
 |

Elinizdeki kitap boyunca sergilenen tüm “görünenler” ve “gizler”,
Soğuk Savaş’ın geri geliyor olduğunun ilk işareti olarak gelebilir kimilerine. Özellikle kitap
boyunca ayrıntılarıyla anlatılan, Putin yönetiminin Avrasya coğrafyasında uyguladığı
hakimiyet stratejileri, Batı’yı içten bölme yönündeki gayretleri ve bu gayretlere “Yeni Avrupa”
ve ABD’nin karşılıkları düşünüldüğünde...
Oysa (bir kısım) Batı
ile Rusya Federasyonu arasındaki ilişkiler yeni bir Soğuk Savaş olsa bile, bu “Yeni Soğuk Savaş”
eski ve daha bilindik Soğuk Savaş’tan oldukça farklı ve karmaşıktır. Nükleer dehşet
dengesi değildir “Yeni Soğuk Savaş”ın mantığı. Bir dehşet dengesidir,
ama nükleer dehşet dengesi değil. Silahların, genelde boru hatları, diyaspora, NGO, kilise, kapital ve
etniklik olduğu bir dehşet dengesi söz konusudur artık. Her an yeni “sanal” silahların çekildiği,
ama çok az can kaybının yaşandığı adı konmamış bir dehşet dengesi. Savaşın
hedefini değiştirmeden içeriğini değiştiren bir mantığın ürünü bir dehşet dengesi...
İsmini ister “Yeni Soğuk Savaş” koyalım, ister “Avrasya’da Yeni Dengeler”;
Türkiye bu yeni uluslararası ortamda “ulusal çıkarını” çoğaltmak için alternatif stratejiler
üretmek zorunda. Ne kadar ilginç ki, bölgesel gerçeklikler Türkiye’ye Kemalist bağlamlı bir dış
politika anlayışını başarılı bir Avrasya politikasının anahtar unsuru olarak
dayatıyor. Tam da Türkiye’de bir ideoloji olarak Kemalizm’le ilgili tüm bağlantı noktalarının
altları oyulurken...
|
 |
|
|